4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her ikisi de kusurlu olsa veya her ikisinin de kusuru bulunmasa bile, yine de boşanma davası açılabilir. Zira evlilik birliğinin temelinden sarsılması, kusura dayanan bir boşanma sebebi değildir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır.
“Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş, birçok konuda evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16.07.2020 tarihli, 2017/2-2838 Esas ve 2020/584 sayılı kararı)
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verebilecek nitelikteki emsal teşkil olaylara; eşe fiziki, ekonomik ve psikolojik şiddet uygulamak, eşi kıskançlık sebebiyle sürekli kontrol ve baskı altında tutmak eşi başkalarının yanında küçük düşürmek, hakir görmek, eşin ameliyat ve sağlık sorunları ile ilgilenmemek, eşe ve ailesine iftira ve hakaret etmek, alkol, kumar veya uyuşturucu bağımlısı olmak, evini ve çocuklarını ihmal etmek, eşini sevmediğini dile getirmek, istenmeyen şekilde ilişki kurmak için eşini zorlamak, eşinin cinsel yetersizliğini 3. kişilere açıklamak örnekleri verilebilir.
Konu İle İlgili Yargıtay Kararları
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2005 tarihli, 2005/13779 Esas ve 2005/17993 sayılı kararı şu şekildedir;
“Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının aşırı kıskançlık gösterdiği, eşine ağır hakaretlerde bulunduğu ve aşırı şekilde alkol aldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.”
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.03.2014 tarihli, 2013/22464 Esas ve 2014/5606 sayılı kararı şu şekildedir;
“Davacı kadının cinsel ilişkiden kaçındığı veya engellediği yönünde bir delil ve iddia yoktur. Tarafların fiziki ve anatomik olarak cinsel ilişki kurmalarına engel bir hallerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Gerçekleşen bu duruma göre, cinsel ilişkiyi sağlayamayan koca, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tamamen kusurludur.”
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24.01.2008 tarihli, 2007/5306 Esas ve 2008/479 sayılı kararı şu şekildedir;
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı kocanın davalı kadını dövdüğü, evden kovduğu, davalı kadının ise güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği birisinin kusurunun diğerine üstün tutulmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/l )karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2008 tarihli, 2007/13838 Esas ve 2008/13605 sayılı kararı şu şekildedir;
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı-davacı kadının eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27.11.2008 tarihli, 2007/16349 Esas ve 2008/16159 sayılı kararı şu şekildedir;
Toplanan delillerden; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşinin hastalığı ile ilgilenmeyen, hasta halde ailesine gönderen davacı-davalı kocanın tamamen kusurlu olduğu anlaşılmıştır.